1990’lar İtibariyle Büyüyoruz

» 1997’de Denizciler’deki 7 katlı iş hanını alıyoruz…
» Allah duamı kabul etti…

Yıllardan 1990/91’di, Gülveren Demir Tüccarları Sitesi’nden her katı 380 metrekare olan 2 katlı bir bina satın aldık. İçine taşınmadan evvel iki kat daha çıktık ve toplamda 4 katlı bir binaya sahip olduk. Bir yandan içini yaptırıyor, bir yandan Denizciler Caddesi’ndeki atölyemde çalışmaya devam ediyordum. 1-1,5 sene içerisinde Gülveren’deki atölyemize geçtik. Eski atölyedeki eşyalarımızı yeni atölyemize taşımadık. Tüm tezgâh ve takımlar sıfırdan alındı.

Bu sıralarda yeğenim Rüştü askerdeydi, askerden döner dönmez onu da yanımıza alarak işin başına geçirdik. Toplamda 7-8 torna tezgâhına sahiptik. Rüştü’nün de katkıları sayesinde iyice güçlenmiştik.

Gülveren’de ki bu binamız idari kısım olarak bize yetersiz gelmeye başladı ve idari bina için yeni bir mekan arayışına girdik.

Denizciler Caddesi’ndeki atölyemin tam karşısında uzun süredir satılık bir iş hanı vardı. Binayı çok beğeniyordum, ancak el yakacak derecede pahalı olduğunu tahmin ettiğimden fiyatını bile sormaya cesaret edemiyordum. Ancak bir an önce önlemimizi almamız gerekiyordu. Ayrıca içimden bir ses o an içinde çalıştığımız atölyenin sahibi bizi ya kapının önüne koyarsa endişesi de taşıyordu. Zaman zaman kafamı gökyüzüne doğru çevirip, “Allah’ım, bize de böyle büyük bir yer nasip eyle,” diyordum.

Sonunda cesaretimi topladım ve karşıdaki iş hanının sahibini öğrendim. Adapazarı’nda yaşadığını öğrenince karşılaşamayacağımızı düşündüm. Ancak hiçbir şey tahmin ettiğim gibi olmadı. Kısa bir süre sonra karşı karşıya oturmuş, 7 katlı iş hanı için pazarlık yapıyorduk. Sonunda el sıkıştık ve ben kuruşu kuruşuna yetecek kadar biriktirdiğim parayı adama verdim.

Evet, artık 7 katlı bir iş hanım vardı ve rahat rahat içinde çalışabilirdik. Ancak tek bir sorunum vardı: Katların her birinde 8’er oda vardı ve bizim için bu odalar kullanışlı değildi. Bu sebeple odaların tümünü yıktırmayı ve her bir katı komple tek bir çalışma alanına dönüştürmeyi hedefliyordum. Ancak bunu yapacak paraya da sahip değildim. Öncelikle tadilat için para biriktirmeliydim ve kirada olduğum atölyede çalışmaya devam etmeliydim. Tam da bunları düşündüğüm sırada iç sesimin yanılmadığını gördüm. Kirada olduğum binanın sahibi çıkagelmiş ve işlerimiz planladığımız gibi gitmediğinden sizi dükkândan çıkarmamız gerekiyor demişti. Tıpkı tahmin ettiğim gibi olmuştu. Eğer iş hanını almamış olsaydım ne yapardım bilmem.

Atölye sahibine yeni aldığım binayı gösterdim ve sırf bu mantıklı alışverişimden dolayı atölyeden çıkmak zorunda kalmamızın beni üzmediğini anlattım. Ancak kendisinden 3-4 ay kadar zaman istedim. Bu süre zarfında ne yapıp edip, tadilatı tamamlamam gerekiyordu. Yeni yeni işler alarak ve normalinden daha hızlı çalışarak parayı denkleştirdik ve iş hanımızın içini yaptırdık. Bu sayede artık hep beraber aynı binada çalışma imkânını elde ettik. Burası bize şans getirdi, buraya geçtikten sonra işlerimiz daha da arttı.

1996 yılında, 7 katlı iş hanında çalışmaya devam ederken, şirketleşmeye karar verdik ve Üzümcü Anonim Şirketi olarak yeniden yapılandık. İşte bu noktadan sonra işlerimizi iyice geliştirdik ve gittikçe ileri yürümeye başladık.

Aynı yıl içerisinde eşim Melek Hanım’la Niğde’ye gitmek üzere yola çıktık. Gölbaşı üzerinden giderken bir arkadaşımızın fabrikasına rastladık. O anda sol elimle direksiyonu kavradım, sağ elimi havaya doğru dikerek yüksek sesle, “Allah’ım, arkadaşa nasip ettiğin gibi bana da böyle bir fabrika arsası nasip et Allah’ım. Ben sana el açtım, benim elimi boş çevirme,” diye dua ettim. Eşim de yanımda alaycı bir gülümsemeyle, “Sen de her gördüğünü istiyorsun,” dedi.

Niğde’ye varışımızdan 3 gün sonra Ankara’ya dönmemiz gerekti, sebebini şu an hatırlayamıyorum, ancak sanırım işle ilgili bir durumdu. Eve vardığımızda, arsa arayışlarına yardım eden oğlum Murat, Gölbaşı’nda bir arsa bulduğunu anlatmıştı. Arsayı hemen görmek istemiştim.

Kısa bir süre sonra kendimizi Gölbaşı’ndaki arsanın başında bulduk. Zor beğenen bir insan olmama rağmen burayı çok beğenmiştim. Fazla düşünmeden metrekaresine belli bir değer biçilen arsayı satın almıştım. Almıştım kelimesi belki yanlış, sonuçta kardeşim Mahmut’la birlikte kazanmıştık bu parayı, dolayısıyla arsayı da birlikte almıştık.

15 Mart 2001 yılında hafriyata başlandı. Aynı yıl içerisinde kaba inşaatı bitirdik. Tüm bu işlemler sürerken biz de belediyenin baskılarına rağmen hâlâ Gülveren’de çalışmaya devam ettik.

2002 yılında inşaatın devamı yapıldı ve sonunda fabrikamız tamamen bitti. Artık taşınma zamanı gelmişti. 2002 yılının ekim veya kasım ayıydı, net bir tarih söyleyemesem de sonbahar aylarından biri olduğunu daha dün gibi anımsıyorum. Gülveren’de hâlâ duran son eşyalarımızı yeni fabrikamıza taşımıştık.

Yönetici kadrosunda benimle birlikte Mahmut ve oğullarımız Rüştü ile Murat yer almaktaydı. 1996 yılındaki şirketleşmemizden bu yana beni Genel Müdür ilan etmişlerdi. Dolayısıyla yeni fabrikanın Genel Müdürü de ben olmuştum. Oğlum Murat, İdari Bölüm Yöneticisi olarak işe başladı. Mahmut ve oğlu Rüştü’yse tamamen atölye, yani fabrika bölümünden sorumlu olacak ve oranın yöneticiliğini yapacaktı. Öyle de oldu zaten.

Bizim dışımızda 14 çalışanla birlikte yeni 15.000 metrekarelik fabrikamızda işe koyulduk. Oğullarımızın yardımıyla ufkumuz daha da genişledi. Herkes bir fikir katıyor, bu fikirler değerlendirmeye alınıyor ve mantıklı bulunduğu takdirde de uygulamaya geçiriliyordu.

Katılmaya başladığımız yurt içi ve yurt dışı fuarlar sayesinde “Üzümcü” markasını dünyanın her bir tarafına tanıtıyor ve ihracatın kapılarını açmaya başlıyorduk.

İş artışına göre personel sayımız da artıyordu. Ancak en büyük eksiğimiz depolama alanıydı. Bunun için bir çare bulmalıydık. Uzun süre ne yapabilirim diye düşündüm, ardından fabrikamızın hemen yanındaki arsanın sahibini bulmaya karar verdim. Çok geçmeden kendisine telefonla ulaştım. Ziyaret talebimizi kabul etti. Bizi konfeksiyon atölyesinde karşıladı. Biraz lafladıktan sonra ziyaret sebebimizi açıklamaya başladım. Depolama alanını fabrika yapım aşamasındayken doğru planlamadığımız için arsasını bize satmasını istediğimi anlatıyordum.

Beni dinledikten sonra aynen şu şekilde cevap verdi: “Benden arsa alacak adamın alnını karışlarım, ama sizi sevdim. Bu sebeple size arsamı satacağım,” dedi. Derin bir ‘oh’ çektim. Fiyat konusunda pazarlığa oturduktan sonra, ücretin yüzde ellisini nakit geri kalan yüzde ellisini ise 5-6 senet karşılığında ödeme anlaşmasına vardık. Senetlere ipotek koymadığından arsa hemen bizim olmuştu.

Borcumuzu vaktinde ödedik, inşaata başlamadan önce yaklaşık 1 sene kadar paramızı hazırladık. İnşaata başladıktan tam 14 ay sonra ikinci fabrikamız da taşınmaya hazır hale geldi.

2007 yılında yeni kurduğumuz fabrikaya idari bölümü yerleştirdik, atölye kısmı ilk fabrikada kaldı. Toplam 30.000 metrekarelik alan üzerine kurulu olan günümüz ÜZÜMCÜ Tıbbi Cihaz ve Medikal Gaz Sistemleri San. ve Tic. A.Ş., bugün 110 çalışana bünyesinde iş vermektedir.

Önceki
Hikaye
Sonraki
Hikaye