En Sevdiklerim

» Evimiz şenleniyor refaha kavuşuyoruz…
» En büyük destekçilerim, ailem ve çocuklarım…

Çocuklarımdan ve eşimden çok fazla bahsetmek istemesem de, başarılarıma her zaman imza atmamda en büyük destekçiler onlar oldu. Bu sebeple kısa da olsa çocuklarıma bu bölümde yer vermek istedim.

Evet, hikâye boyunca kısmen doğumlarından bahsettim belki ama şimdi bu süre zarfında onların hayatlarını nasıl şekillendirdiklerini kaleme almak istiyorum.

1967 yılında, Denizciler Caddesi’ndeki küçücük evimize doğumuyla neşe getirdi Lütfiye’m. İlk bebeğimizdi ne de olsa. Tecrübesizdik henüz. Anne ve baba olmuştuk. Lütfiye henüz 1,5 yaşındayken atılmıştım hayata ve maliyeye kayıt olup kendi dükkânıma geçmiştim. Akşamları eve koşarak dönüyordum Lütfiye’yi görebilmek için. O sıralarda eşim, ikinci bebeğimizin olacağını öğrenmişti. Kısa bir süre sonra da Ayşe geldi dünyaya. İki kardeş arasında sadece iki yaş vardı. Ayşe, eski Yahudi Mahallesi’ndeki evimizde yaşarken doğmuştu. Hatta yukarıda da bahsettiğim gibi kardeşim Mahmut ile baldızım Cemile’nin düğün gününde doğmuş ve ben doğumunda bulunamamıştım. Sabah saatlerinde Ankara’ya varıp doğduğunun haberini alınca, tıpkı ilk bebeğimizdeki kadar büyük bir heyecan ve mutluluk hissettim.

Oğlumuz Murat ise 1972 yılında, Cebeci’den aldığımız 3,5 katlı binada otururken doğdu. Murat’ın doğumuna da elbette çok sevinmiştik. Sonuçta iki kız çocuğundan sonra bir de bir erkek babası olmuştum.

Evimiz çocuk sesleriyle dolup taşıyor, onlarla birlikte mutluluğumuz gün geçtikçe artıyordu.

En küçük kızım Aliye 1978 yılında doğdu. O da tıpkı ağabeysi gibi Cebeci’deki evimizde dünyaya geldi. Kimilerine göre belki fazlasıyla kalabalık bir aileydik, ancak ben bu kalabalıktan çok hoşnuttum. Çocuğun olduğu evde bereket vardı, neşe vardı.

Ben okuyamamıştım belki ama niyetim her bir çocuğumu okutmaktı. Zaten onlar da okumak istiyordu. Hiçbiri sınıfta kalmadı, her biri eğitimine büyük önem verdi.

Lütfiye sürekli öğretmen olmak istediğini söylerdi, öyle de oldu. Hacettepe Üniversitesi Almanca ve Matematik Öğretmenliği bölümünü kazandı, mezun olduktan bir süre sonra kısmeti çıktı ve evlendi. Şimdi iki erkek, bir de kız çocuğu oldu.

Ayşe’yse Gazi Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olur olmaz kısmet çıkmıştı. Ayşe, yanımızda çalışmaya başladı ve gün geçtikçe kendisini muhasebe alanında iyice geliştirerek, bugün muhasebe müdürümüz olmayı başardı. İkinci kızımdan iki kız, iki erkek torunum var.

Oğlum Murat liseden mezun olduktan sonra bana yardım etti. Yanıma gelir gelmez masa başı işinde çalışmadı. Yeri geldi tezgâh başında çalıştı, yeri geldi sırtında demir taşıdı. Akşamlarıysa annesine ellerini gösterip beni şikâyet ederdi, “Anne bak, babam ellerimi ne hale getiriyor,” diye.

Murat üniversiteyi dışarıdan okudu. İşletme bölümünden mezun oldu, iş hayatında büyük destekçilerimizden biri oldu aynı zamanda. O da büyüdü, evlendi ve bana iki erkek, bir kız torunu hediye etti.

Aliye, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Üniversiteden sonra dokuz yıl yanımızda çalıştı ve büyük katkılar sağladı. Ardından onun da kısmeti çıktı ve evlendi. Eşi Amerika’daydı, bu sebeple o da birkaç aylığına oraya gitti, ardından Ankara’ya temelli dönüş yaptılar. Birkaç yıl önce eşiyle birlikte ticarete atıldılar. Aliye’nin de iki erkek çocuğu var.

Çocuklarımı büyütürken maddi anlamda büyük bir rahatlığa ermiştik, buna rağmen ben onlara çok fazla para vermiyordum. Bolluk içinde büyüyen çocuklar paranın değerini anlamıyor ve daha şımarık olabiliyordu. Bunun yerine ben ailemi kendim gezdirmeyi tercih ettim. Eğlencelere götürdüm, tatile, denize gittik birlikte. Onların mutlu olmaları için elimden gelen her şeyi yaptım. Dört evladımın da mürüvvetini gördüm. İstedikleri her şeyi alabildim.

Kısacası; 4 çocuk ve toplam 12 torunum ve hayat arkadaşım Melek Hanım’la birlikte koskoca bir aile olduk. Ve itiraf etmeliyim ki onlar mutlu ve sağlıklı olduğu sürece benim için her gün bayram.

Bunca mutluluğun içinde elbette mutsuzluklarım da oldu çünkü en sevdiklerim arasında yer alan kardeşimi, babamı ve annemi kaybettim. Bir canı alırken, bir canı veriyordu Allah sanki. Babamın ölümünden sonra annem yaklaşık on yıl daha yaşadı. Annem hayatta olduğundan dolayı hep bir tesellim oldu babamın ölümünde. Ancak annemi de kaybedince âdeta yıkılmıştım. İçimden bir parça kopmuştu sanki, içim acımıştı. Bugüne kadar yaşadığım en büyük hüzünlerden biriydi belki de.

Önceki
Hikaye
Sonraki
Hikaye