Mesleğimi ve Hayatı Öğrenmem

» Ustamın yaptığı muslukların daha iyisini yapabilmeliydim…
» 60 ihtilali ile duran hayatımız…
» "Evlat olarak senden çok memnunum, inşallah senin çocukların da bir bu kadar hayırlı olurlar. Dünyan ve ahiretin de böyle aydınlık olsun inşallah oğlum, hayat boyu böyle mutlu olasın. Toprak diye tuttuğun altın olsun".

Bu sıralarda ustam, hastaya kan vermek için kullanılan ve o zaman madeni olan üç yollu kan muslukları yapıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp yanına gittim, “Bana daha hassas işler veremez misin, usta? Musluklardan ben de yapabilir miyim?” diye sordum. O da bana, ”Yapabilir misin ki?” diye sordu. Her ne kadar yaparım dediysem de, sesimdeki tedirginlik hissediliyordu. Buna rağmen, “Tamam o zaman, boş zamanlarında 10 tane musluk yap,” dedi. Boş zamanlarından kastı çalışmadığım pazar günleri ve hafta içi mesai bitiminden sonraki gece saatleriydi.

Uzunca bir süre ustamın yaptığı muslukları inceledim ve kendimce hatalarını tespit ettim. Onunkinden daha kullanışlı, daha gösterişli ve daha makyajlı musluklar yapmaya çabaladım.

Sonunda muslukları bitirdim ve ustama teslim ettim. Muslukları teker teker eline aldı ve her birini inceledi. Sonunda güzel olduklarını söylese de ufak tefek kusurlar buldu ve her birini çekmecesinde bulunan küçük bir kutuya koydu. İlerleyen dönemlerde gelen müşterilere hem kendi musluklarını hem de benim yaptığım muslukları göstererek, bunları da yanımda çalışan şu arkadaş yaptı diye anlattı.

Derken İnkılap yılı geldi. İşsizlik almış başını gidiyor, ben de dükkânda temizlikten başka bir şey yapamıyordum, bize de iş gelmiyordu. Harçlığım haftalık 65 lira olmuştu. Bir cumartesi ustam yanıma gelip 65 lirayı uzattı, bense bu parayı bu hafta doğru düzgün çalışmadığımdan dolayı hak etmediğimi söyledim. Yalnızca 35 lira istedim. Ustam, “Oğlum, senin bana çok kazandırdığın günler oldu, ben sana bu gibi günlerde fazla para ödemedim zaten. O yüzden al paranı,” dedi.

1960’lı yıllarda bir Almanya furyası oluştu ve herkes yavaş yavaş Almanya’ya çalışmaya gitmeye başladı. Ben de bu dönemde toplam 75 lira ödeyerek Alman Kültür’e kaydoldum ve Almanca öğrenmek için iki kitap aldım.

Ustama durumu anlattım ve haftada iki gün saat 18.00’den 19.30’a kadar oraya gitmem gerektiğini söyleyerek izin istedim. Ustam sert bir ifadeyle, “Ya burada çalışırsın, ya da çeker gidersin!” dedi. Alman Kültür hevesim böylelikle bir günde sona erdi; iki kitap ve bir kayıt için ödediğim 75 lira da işin cabası.

Toplam 6,5 yıl boyunca yanında çalıştım ve hürmette kusur etmedim. Ancak altıncı yılın içindeyken askerliğim çıktı. Ustam bana 500 lira para verdi. Bunu bana bir ikramiye olarak mı yoksa tazminat olarak mı ödediğini hiçbir zaman söylemedi, ben de hiç bilemedim.

Kardeşim Mahmut’u Ankara’da bırakarak askerden önce Niğde’de ailemi ziyarete gittim.

1964 yılının sonuydu ve köyümüze elektrik gelmişti. Babama eve elektrik alacak mısın diye sorunca, “Para mı var, nasıl alayım oğlum?” dedi.

Bir hafta içerisinde tüm işleri hallettim ve toplamda 380 liraya ailemin evine elektrik hattını çektirdim. Elektriği bağlattığım ve düğmeye basarak evi aydınlattığımız gün babam, “Evlat olarak senden çok memnunum, inşallah senin çocukların da bir bu kadar hayırlı olurlar. Dünyan ve ahiretin de böyle aydınlık olsun inşallah oğlum, hayat boyu böyle mutlu olasın. Toprak diye tuttuğun altın olsun,” diyerek dualar etti.

Ertesi gün, anne ve babamın hayır duaları eşliğinde askere gitmek üzere yola çıktım.

Önceki
Hikaye
Sonraki
Hikaye